27 Haziran 2013 Perşembe

Türkiye’nin en iyi jokey Halis Karataş



Türkiye'nin en iyi jokeyi Halis Karataş

Türkiye'nin en iyi jokey Halis Karataş ile sende kazananlar arasındaki yerini hemen alıp at yarışlarında Halis Karataş ile kazanmaya devam edebilirsin.

Türkiye’nin en iyi ve başarılı jokeylerinden Halis Karataş’ın hayatından kesitler sunmaya çalışacağız.



2006 Yılının en iyi Jokeyi seçilerek son yılların en çok yarış kazanan jokeyi olarak göze çarpmaktadır. Ayrıca at yarışlarından kazandığı yarış ve sahibine kazandırdığı ikramiyeler ile 2006 yılının en iyi safkanı olarak Kafkaslı isimli arap atı olmuştur.

Türkiye Jokey Kulübünce yapılan değerlendirmede Türkiye’nin en iyi Jokeyi olarak gösterilen Halit Karataş’ın Yarışlarda 295 kez birincilik kürsüsüne çıkan Halis Karataş'ın 184 ikinciliği ve 169 kez de üçüncülüğü bulunmaktadır. Jokeylerde kazanılan birincilik sayısı bakımından Halis Karataş'ı, Mehmet Kaya (244), Nurettin Şen (158), Selim Kaya (147), Sadettin Boyraz (146), Deniz Yıldız (117), Erhan Yavuz (114), Ömer Kaya (92), Akın Sözen (89) ve Halil Ketme (82) izledi.

Halis Karataş

Safkanlarda ise daha önce bahsettiğimiz Kafkaslı 2006 yılında katıldığı yarışlarda 17 birincilik alarak, sahibine 2 milyon 31 bin 540 YTL ikramiye kazandırdı. Arap atları arasında Kafkaslı'dan sonra en çok birincilik kazanan atlar 7'şer kezle Alpak, Zigana, Anka ve Merkür, 6'şar birincilikle, Fermande, Hancıbey, Mircihan, Şahkartal ve Sebat oldu. İngiliz atları arasında ise sahibine en çok ikramiye kazandıran at ''Hücum'', en çok yarış kazanan ise Fairson oldu.

Halis Karataş atlar ile 1985 yılında tanıştı . Başarıları ile yıllardır adından hep söz ettiren Halis Karatas 1972 yılında doğdu ve ağabeyi Hüseyin Karataş gibi 1985 yılında atlar ile tanışarak pistlerdeki serüvenüne başlamış oldu. İlk tecrübelerini Umur Tamer ekürisinde kazanan Halis Karataş ilk yarışına ise Ben Hur isimli atla katıldı. 1988 yılında Yılın Aprantisi seçilen genç binici, 1990 yılından başlayarak jokey olarak at koşturmaya başladı. Birçok başarılar ile ününü pekiştiren Karataş, 2005 yılının Şubat ayında 'Dubai World Cup'ta Türk atı 'Ribella' ile Cape Verdi yarışında birinci gelerek Türk atçılığının yüzünü güldürerek Pistlerde adından daha da fazla bahsettirmeye başladı. Halis Karataş şu anda Türkiyenin en çok kazanan ve en meşhur Jokeyi olarak 35 yaşında bulunmaktadır.22 yıldır hipodromlarda olan Halis Karataş 25 Haziran 2006 tarihinde yapılan Gazi Yarışlarında 3. Kez birinci gelerek önemli bir başarıya imza atmıştır.

Halis Karataş



Sizlere Halis Karataş ile yapılan bir söyleşiyi aktararak yazımıza devam ediyoruz.

Türkiye'nin en iyi jokeylerinden biri olduğunuz doğru mu?

- Yarışseverin, atseverin takdiri bu. Yeni jenerasyon jokeyler arasında en iyisi olduğumu düşünüyorum. Tabii, tecrübeli ağabeyimiz Süleyman Akdı var.

Futbola meraklıyken jokeylik nasıl oldu?

- Maddi durumumuz iyi değildi. Seyis amcam, gel seni jokey yapalım, dedi. 14 yaşındaydım. Annem çok karşı çıktı. Babam da çok karşıydı. "Oğlum senden bir şey olmaz. Askerlik zamanına kadar yaparsın, dönüp geldiğinde işine bakarsın" dedi. Şimdi hayırlı evladım. 1985'de ufak ufak ata binmeye başladım, 1986'da lisans aldım, 1987'de ilk yarışıma katıldım, kazandım. 50 yarış kazanınca jokey oluyorsun zaten. 9 ay gibi bir sürede jokey oldum.

Halis Karataş

Sizi kim yetiştirdi?

- Umur Tamer ekürisinde yetiştim. Sebati Duman antrenörümdü, kendisi en büyük destekçimdi. Sonra Özdemir Atman'dan teklif geldi, kabul ettim.

Köyde doğup büyümeniz sizin için avantaj oldu mu?

- Benim hayvanlara değil, spora meylim vardı. Tenis maçı seyretsem, çıkıp aynısını yapardım. Şehirde doğsaydım da aynı çizgiyi sürdürürdüm.

Sizce iyi jokey nasıl oluyor?

- İyi jokey bindiği atı en kısa yoldan koşturandır. Bunu başarabilmek için de jokeyin çalıştığı atı iyi tanıması lazım. Bizler zaten atların performansını biliyoruz, bir önceki yarıştan belli oluyor. Yarış içerisinde diğer atları gözlemleme fırsatın da oluyor, bir at neden kazandı, neden kaybetti.

Yarıştan önce atla göz göze geldiğinizde hissediyor musunuz o yarışı kazanıp kazanmayacağınızı?

- Padokta ve sahaya çıktığınızda size yüzde 50, o güveni veriyor. İyi koşacağı izlenimini veriyor. Bu Gazi Koşusu’nda da sakinliğiyle o güveni bana vermişti. Rakiplerinizin atlarına bakıyorsunuz, sıkıntılı, ter yapmış. Hah, diyorum bugün olacak.

Hani bazı futbolcular muska takar, dua eder, sağ adımla sahaya çıkar; sizde var mı böyle inançlar?

- Daha önce kazandığım ata tekrar binmişsem aynı çizmeyi, pantolonu giymeye, aynı kırbacı kullanmaya özen gösteririm.

Sinirlenmiyor musunuz? Futbolun Hakan Şükür'ü gibiymişsiniz!

- Sinirleniyorsunuz ama ne fayda. Futbolcular imza atıyor. O garanti para oluyor. Bizde öyle değil ki! Ben bugün ceza alırım, on, onbeş gün, ata binemem. Para veren olmaz. Selam veren olsun, ona da razıyım.

Gazi Koşusu'nun önemi nedir?

- Çok önemli. Jokeyler için manevi önemi çok büyük. Katıldığım Gazi Koşularında üç defa birinciliği kazandım. Çok şans ve kısmet isteyen bir şey. Daha fazla kazanabilirdim ama bağlı olduğun eküriler oluyor.

GÖNÜL ZENGİNLİĞİ DAHA ÖNEMLİ

Günde 20 Bin YTL kazandığınız ve Türkiye’nin hatırı sayılır zenginleri arasında olduğunuz doğru mu?

- Zenginlik kavramı nedir? Para mı yoksa gönül zenginliği mi? Allah’a şükür, ailem ve ben kimseye muhtaç değiliz. Kayınpederim Özdemir Atman da Türkiye’de atçılığa ilk başlayanlardan, çok köklü bir ailedendir.

Eşinizle tanışmadan önce kayınpederinizle meslekten evveliyatınız var öyleyse?

- Tabii. Rahmetli kayınpederimle 10 yıl beraber çalıştık. Eşim işletme mezunu ama ikiz kardeşiyle birlikte atları var, antrene ediyor.

Bütün hayatınız atlar üzerine. Eminim 22 yılda kitaplar dolduracak kadar felsefe edinmişsinizdir.

- Atla yatıp atla kalkıyorum. Ata konsantre oluyorum. Atla iletişim kurma, hep olumlu düşünüp ata olumlu enerji vermek zorundayım. Çok hissi hayvanlar. Olumsuz düşüncenizden ya da kendinize güvensizliğinizden mutlaka etkilenirler.

Atlarla sizin aranızda bir sır var mı?

- Her bindiğim atı tanımaya çalışırım. Konuşmazlar ama hareketleriyle bir şeyler anlatırlar. Bazıları darbe yemiş olabilir, birileri onları incitmiştir; önce sizden ürkekler, beklerler, ne olacak, dayak mı gelecek diye. Hep hoşgörülü davranmak gerekir. Yapmak istemedikleri şeyleri yaptırmamak. Hisleri çok kuvvetlidir atların.

Konuşuyor musunuz atla, kulağına fısıldıyor musunuz?

- Çok konuşurum. Koşacak tayımızın ahırına giderim. Ne yapıyorsun oğlum, dedim. Purrrş, hıfff diye, konuşurlar benimle. Sohbet ederiz öyle.

Bazen de “Peki oğlum”, “Yapma kızım”. “Hadi canım” derim onlara. Ses tonu önemli. Hareketler önemli. Kulaklarından da belli eder kendini atlar. Geriye doğru yasladığı zaman seni takip ediyordur. İkisini geriye attığı zaman, senden bir şey bekliyor ya da bir kötülük gelecek diye korkuyordur. Baktı ki kendisine bir zarar gelmeyecek o zaman bir kulağı ileride, bir kulağı geride olur, öyle koşar. Artık emindir: Üzerimdeki bana bir kötülük yapmayacak. Atı da teslim almak gerekiyor. Ancak o zaman yarışta size istediğinizi veriyor. Ama sizi sevmemişlerse işiniz zor. Herşey, her zaman olduğu gibi yine sevgiye dayanıyor.

Kaybettiğinizde ata mı kızıyorsunuz, kendinize mi?

- At bana itiraz etmişse, ben ata yanlış hükmetmişsem, yani bir hatam olmuşsa, kendime. Ama ben ona her türlü hoşgörüyü gösterdiğim halde kaybettiriyorsa, o zaman ata da kızıyorum.

ERKEK ATLAR İNAT OLUYOR

Arabaya kızarsın tekme atarsın ya, ata kızınca ne yapıyor insan?

- Yarış içerisinde, iki tane vuracaksan, yapmamak lazım ama, dört tane vuruyorsun. Mesela geçenlerde İbocan diye bir ata bindim. İnanılmazdı yarışla hiç alakası yok. Ağzındaki kantarı bir ısırdı, yarış boyunca onu kurtarmaya çalışıyorum. Onu kurtarmam lazım ki, yarışa adapte olsun. Tabii beşinci kaldım, çok sinirlendim. Biliyorum inadından böyle yaptı. Erkek atlar dişi atlardan daha inat oluyor. Kızlar daha asabi, ama titiz.

Hayatınızda başka şeyler de vardır sizi tamamlayan, koca ve baba olarak.

- Bir yaşındaki kızım Azra Özge’yi parka götürüp de keyif alamadık henüz. Eşimle önemli koşuların olmadığı dönemlerde Bodrum, Antalya sahillerine gidiyoruz.

Çoğu Sivaslı gibi sizin de bağlama çalma merakınız var mı?

- Müzikle benim değil de eşimin arası iyidir. Önceleri arkadaşlarımla futbol maçları yapardık, bilardo oynardık. Ama şimdi boş zaman şansım yok. Çünkü yarışlar arka arkaya gidiyor. Bazen yarış içinde komiserler faul cezası verince tatil için piyango gibi oluyor.

Bir koşuda ne kadar efor sarf ediyorsunuz?

- Atlar bir yarışta 10-15 kilo veriyor. Ben de iki ile iki buçuk kilo arasında veriyorum. Bütün adalelerimiz çalışıyor. Bütün organlarımız ve beynimiz de. At gibi terliyorum ben de. Son 200 metrede seyirciyi değil, birbirimizin nefesini duyuyoruz.

Kaç yaşında bırakacaksınız?

- Bazen beynim çok yoruluyor. Az değil, 22 yıldır koşuyorum. Memur olsaydım emekli olmuştum. İstanbul, Ankara, Bursa sezonu bittiğinde bir buçuk ay dinleniyorum. Ama öyle özlüyorum ki, bu işi bırakmanın zor olduğunu anlıyorum. Belki ileride rölantiye alıp belirli zamanlarda, belirli atlara binerim. Sonra bir zaman gelecek, bırakacağım.

O gün geldiğinde ne yapacaksınız?

- Yapı olarak oturmaya gelemem. Yerimde duramam. Birkaç at alıp at sahipliği duygusunu yaşayabilirim. Biz jokeyler, başka bir iş yapamayız. Gidip de bir market, kafeterya ya da restoran açamayız. Tatmin etmez. Yine içinde olmamız lazım.

BUGÜNE KADAR ÜZERİMDEN 10 AT GEÇTİ

Yarışlarda hiç attan düştünüz mü, yada sakatlık oldu mu?

Üzengiden ayağımı çıkaramadığım için beraber yıkıldığımız çok oldu ama çok şükür ciddi bir sakatlık yaşamadım. Yalnız, bindiğim atlardan ayağı kırılan, uyutulanlar oldu. Bugüne kadar on at üzerimden geçti. Ama at gördüğü an üzerine basmaz. Yeter ki görsün.

Cevabınızın hayır olacağını biliyorum ama, müşterek bahis oynuyor musunuz?

- Bir kere dahi oynamadım.

Binlerce insanın sizin bindiğiniz ata para yatırmış olduğunu bilmek nasıl bir duygu?

- Kaybettiğin zaman felaket! Yıkılıyorsun. Herkes sana umut bağlamış. Fazla üzerinde durmamaya çalışıyorum.

Yarışseverlere öneriniz?

- Mantıklı olmaları. Oynayacakları atları iyice araştırmaları. Önceki yarışlarına iyi baksınlar. Bakar kör olmasınlar. Bu arada, ben hep kazanacağım atlara binmiyorum. Siz benim arkadaşımsanız mesela ‘‘Bu ata binsene’’ diyorsunuz, ben biniyorum. Ama atın kazanma şansı yok.

Halis Karataş yarışlarda başından geçen onca olumsuzluğa rağmen mücadele etmeye devam ederek kazananlar arasındaki yerini almaya devam edecektir. Günü Geldiğinde yarış Jokeyliğini bırakacağını ama bu işten kopmanın gerçekten zor olduğunu ve yarıi jokeyliğini bıraktığında yapacağı şeyin yine yarış atları ile ilgili olup hipodromlardaki hayatını sürdürmeye devam edeceğini aktararak Jokey biniciliğinde oluduğu gibi Safkan yetiştiriciliğinde de başarılı olmayı hedeflediği ap açık gözükmektedir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder